Memleketteki demokrasi
temsili (!) sağ olsun, her seçim dönemindeki gibi insanlar yine zorunda
olduklarını düşündükleri partilere oy vermeyi planlıyor. Kimi istikrarı sağla(t)mak
zorunda, kimi iktidarı devir(t)mek zorunda, kimi kırmızı çizgileri koru(t)mak zorunda,
kimi engellemeleri aş(tır)mak zorunda, vs vs vs. Zorunda olunan şeyler listesi
zaman içinde az çok değişebilse de zorunda olma hali her daim mevcut herkeste.
Özgür bir birey olarak oy vermek mümkün değil. Oy vermeyerek
özgürleşmeye de müsaade yok. Tam bir trajedi oyunu sahnedeki sanki!
Bu zorundalılık hissi yüzünden olsa gerek, hangi partiye oy vereceğini
seçerken, insanlar kendilerini çok rahat kandırabiliyor. Diğer partilerin
olumsuz yanlarını şişirebildiği kadar şişirirken, oy vereceği partinin olumsuz
yanlarını da olabildiğince halının altına süpürüp, görmezden geliyor. Oysa en
kolay eleştirebileceğimiz parti kendisine oy vereceğimiz parti değil midir?
Eleştiremediğimiz ya da eleştirilerimizin üzerinde hiçbir etki yaratmayacağını
düşündüğümüz birileri tarafından bir yerlerde temsil edilmemizin bir kıymeti
kalır mı?
Kimse hiçbir şeye mecbur değil aslında. Tüm zorundalılıklar uydurmaca
oylamalarda. Verecekseniz, özgürce verin oyunuzu. Biz izleyicilerle etkileşimli
ve doğaçlama oynansın artık bu oyun. Öyle olmuyorsa da, her trajedinin sonunda
olduğu gibi, bu oyun da oyuncuların olduklarını sandıkları kişiler
olmadıklarını fark etmeleriyle bitsin: sahne kararsın, salonla beraber içrekler
de aydınlansın!
* * *
Ben hayatımda ilk defa bir partiye oy vermeyi planlıyorum: HDP’ye. Fakat niyetim,
ne mecliste giderek otoriterleşen AKP’yi geriletmek, ne cuntacıların getirdiği
anti-demokratik % 10 barajını anlamsızlaştırmak, ne Kürtlerin hak ettiği temsil
gücüne kavuşmasını sağlamak, ne de HDP’yi arzuladığı gibi ezilen tüm
kimliklerin koruyucusu yapmak. Tek niyetim, Kürtler’den de sustukları
zamanlarda hesap sorabilme hakkına sahip olmak!
Devlet Aklı’nın katlettiği masum Kürt çocuklarının hesabını yıllardır elimden
geldiğince sormaya çalıştım bu blog sayfası aracılığıyla. Müslüman olduğum için
Müslümanları, Türk olduğum için Türkleri hedef aldım sadece. En çok da
sessizliklerini.. ..o, her şeyi meşrulaştıran sessizliklerini. PKK’nin terör
eylemleri karşısında bile, çuvaldızı
kendimize batırmadan iğneyi batırmadım Kürtlere. Hele barış süreci
başladıktan sonra, iyice
dikkat ettim onlar hakkında yazıp çizdiklerime.
Bugün HDP’ye oy verdikten sonra barajı aşarlarsa elde edeceğim şey, 12
yaşındaki Uğur Kaymaz’ın katlini meşrulaştıranlardan hesap sorabildiğim
rahatlıkla, 3 yaşındaki Revşen Baliç’in katlini meşrulaştıranlardan da hesap
sorabilmek olacak. İşte bu seçimlerde kazan(dır)abileceğim tek şey, bu! İşte bu
seçimi benim için öncekilerden ayıran yegâne fark!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder